KURALLAR KİMİN İÇİN? – 29 Mart 2017

Sabah uyandı. Servisi kaçırdığı için aceleyle arabasına bindi ve işe gitmek için yola koyuldu. Lamba kırmızıydı ama geçmesi gerekiyordu, haklı bir sebebi vardı, işe yetişmeliydi. Kavşakta geçiş hakkı onun değildi ama kendince haklı bir gerekçesi vardı: İşe yetişmeye çalışıyordu. İlerlediği yolda hız sınırı 90 km idi lakin işe geç kaldığı için 140 km hız yapabilirdi. Ne kadar acele etse de iş yerine 10 dakika gecikmişti. Atölyede bekleyen ustabaşı neden geç kaldığını bile sormadan, hışımla bitirmesi gereken işleri sıraladı. İşi yetiştirme telaşıyla tedbirlerini almadan çalışmaya başladı.

Ne iş ayakkabısı ayağındaydı ne iş eldiveni elindeydi ne bareti başındaydı ne de iş gözlüğü gözündeydi. Ama bunlar zaten işin yetişmesi için gereken şeyler değildi(!). Önemli olan tek şey: işin o gün mesai bitimine kadar tamamlanmasıydı. Zaten patron da tedbirlerini neden almadın demez, iş niye bitmedi diye sorardı. Yorulmuştu, bir bardak  çay içmek istedi ama  sabah işe geciktiği için çayı hak etmediğini düşündü . Gecikmişken bir de çay içmek olmazdı, çalışmaya devam etti. İşlediği parçayı makinaya gevşek bağladığını fark etmedi bile ve…

 

Değerli Yalovalılar,

 

Yukarıdaki kısa hikaye aslında hepimizin yaşadığı ya da yaşayabileceği bir olayı anlatıyor. Zamanın her şeyden kıymetli olduğu günümüzde , hepimiz aceleyle hareket ediyoruz. Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındayız. Peki , bu telaş bize kurallara uymama hakkını verir mi?

 

Hikayeden de anlaşılacağı üzere aslında toplum yaşantısını düzene sokmak için konmuş kurallar birbiri ile ilişki içerisindedir. Bu kuralların bazılarına uyma bazılarına uymama gibi bir hakkımız yok. Nasıl ki trafikte uymamız gereken kurallar varsa, hem bizim hem de trafikte hareket eden diğer araç şoförleri ve yayaların emniyetini sağlamak için konmuşsa, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili kurallar da hem bizim hem de iş paydaşlarımızın, arkadaşlarımızın güvenliğini sağlamak için konmuş bir bütündür. Bu kurallar bütününe göre herkesin üzerine düşen görevler var. Tüm sorumluluğun çalışana ya da  iş verene ait olması gibi bir durum söz konusu olamaz. İş ne kadar acil olursa olsun kendi emniyetimizi ve çevre emniyetini almadan çalışmaya hakkımız olmadığı gibi işverenler ya da iş veren vekilleri de çalışandan bu yönde talepte bulunmamalı. Önemsenmeyen, unutulan, göz ardı edilen küçük emniyet tedbirlerinin telafi edilemez sonuçlar doğurabileceği gerçeğini aklımızdan hiç çıkarmamalı, bu bilinçle hareket etmeliyiz. İşte tam da bu sebeple iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarına yasak savma gözüyle bakmak yerine işletmelerimizin maddi tazminat yükü altına girmesini önleyecek, çalışanlarımızın sağlıklı, huzurlu, mutlu bir yaşam sürmelerine katkıda bulunacak uygulamalar olarak bakmak daha doğru olacaktır. Yaşanmasını hiçbir zaman istemediğimiz iş kazaları sonucunda ortaya çıkan maddi yükün, çalışanın sağlığını kaybetmesine sebep olmanın vereceği manevi yükle hiçbir şekilde kıyaslanamayacağını unutmamalıyız. Şüphesiz aynı durum bizim almadığımız bir tedbir sebebiyle iş arkadaşımızın sağlığını kaybetmesi durumunda da geçerli olacaktır.

 

Sonuç olarak hiç kimsenin kurallara uymama gibi bir hakkı yoktur. Her işveren ve çalışan, yasaların kendisine yüklediği sorumluluk ve yükümlülükleri bilerek, etik çerçevede, çalışmalıdır.

 

Hikayenin sonunu tamamlamayı size bırakıyorum. Dilerim ki alacağınız tedbirlerle, yapacağınız bilinçli çalışmalarla sonu hep mutlu biten, güzel hikayeleriniz olsun.

 

İşinizdeki güvenliği harekete geçirin.

 

Sağlıcakla kalın, güvenle kalın.

 

 

Hamza Umut KOCATEPE

AKSEL İSG A.Ş.

İş Güvenliği uzmanı