Değerli Yalovalılar,
Bu haftaki köşe yazımızda hayatımızın ayrılmaz bir parçası olan biyolojik risk etmenleri üzerinde duracağız. İlk duyduğumuzda bilim kurgu filmlerinden fırlamış bir terim gibi gelse de, biyolojik risk etmenleri ile hemen her gün karşı karşıyayız. Bu kadar iç içe olduğumuz bu risk grubunu gelin birlikte biraz daha yakından tanıyalım.
Biyolojik risk etmenleri sahip olduğumuz evcil hayvanlardan gözle göremediğimiz mikroskobik canlılara kadar olan çok geniş bir yelpazede hayatımızın içindedir. Mikroskobik canlılar da çeşitli özellikleri bakımından sınıflandırılmaktadır. Bakteriler, virüsler, viroidler, bazı mantar ve parazitler mikroskobik canlılar grubundandır ve gözle göremesek de bulunduğumuz hemen hemen tüm ortamlarda bunlar da bulunurlar. Öncelikle belirtmeliyiz ki saydığımız bu canlılar içerisinde bizim için yararlı olanları da vardır. En basit örneği ile evlerimizde mayaladığımız yoğurtlar da yine bu mikroskobik canlılar sayesinde elde edilmektedir. Penilisin olarak bildiğimiz bir ilaç da yine küf mantarları sayesinde elde edilmiştir. Tabi bize yararlı olanlar yanında zararlı olanlar da vardır. Nezle, grip gibi hastalıklara sebep olanları olduğu gibi bağışıklık sistemimizi tamamen ortadan kaldırabilen virüsler(HIV virüsü) mevcuttur. Yine özellikle bahar ve yaz aylarında çok sık duyduğumuz kene vakaları da biyolojik risk etmenleri arasında sayılır. Bununla beraber, özellikle tarım sektöründe çalışanlar (tarla,bağ,bahçe vb.) akrep, yılan vb. zehirli hayvanların ısırıklarına maruz kalabilmektedir. Eğlenmek, serinlemek için gittiğimiz havuzlarda, eğer düzenli ilaçlama ve su filtrasyonu yapılmıyorsa, mantar, idrar yolu enfeksiyonu kapma ihtimali yükselebilir. Yine hastanede yatarak tedavi görülmesi gereken durumlarda, bazı hastalarda, daha önce olmayan enfeksiyonlar geliştiği gözlenmiştir. Hastane enfeksiyonu olarak da bilinen bu durum da antibiyotiklere çok dirençli bakteri, virüs vb. mikroorganizmalar tarafından tetiklenir.
Gördüğünüz gibi ister iş hayatımızda, ister sosyal yaşantımızda olsun söz ettiğimiz biyolojik risk etmenleri ile sürekli karşı karşıyayız. Yarattıkları tehlikeler büyük olsa da alacağımız basit tedbirlerle bu zararlı etkilerden korunabiliriz. Öncelikle temizlik çok önemlidir. Bir şey yiyip içmeden önce ellerimizi mutlaka sabun ve suyla yıkamalıyız. Tüketeceğimiz besinlerin de mutlaka bol suyla yıkanmış olması gerekir. Kapalı alanlarda veya ofis ortamında, çalışanlarımızdan birinde, bulaşıcı hastalık olması durumunda (nezle, grip vb.) çalışanın tedavisi bitmeden işe başlatılmamalıdır ki diğer çalışanlarımıza da hastalık yayılmasın. Temiz olduğuna inanmadığımız veya çok kalabalık olan havuzlarda yüzmemeliyiz. Denizden veya havuzdan çıktıktan sonra mutlaka duş almalıyız. Bağ, bahçe, tarla vb. alanlarda çalışıyorsak mutlaka pantolon giymeli ve paçalarını çoraplarımızın içine sokmalıyız. Diz hizasına gelen ve dibini tam göremediğimiz otluk alanlarda hareket etmemiz gerekiyorsa, dikkatli davranmalıyız. Evcil hayvanlarımızın ya da yetiştirdiğimiz hayvanların periyodik veteriner muayenelerini mutlaka yaptırmalı, aşı vb. uygulamalarının zamanında gerçekleştirilmesini sağlamalıyız. Unutmayalım ki halk arasında bir tabir vardır; sinek küçüktür ama mide bulandırır. Hepimizin bildiği bu basit tedbirlerle söz konusu zararları azaltmak ve sağlıklı yaşamak mümkündür.
Hepinize sağlıklı, kazasız günler dilerim.
İşinizdeki güvenliği harekete geçirin.
H. Umut KOCATEPE
AKSEL İSG A.Ş.
C Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı